İDLİB KATLİAMINI LANETLİYORUZ
SURİYE’NİN KATİLİ ESED VE KÜRESEL EMPERYALİZMDİR!
Yine Suriye, Yine katliam
Yine ölümün kucağındaki bebek ve çocuklar…
Ortadoğu’nun yeni vahşet üçlüsü: ESED, PUTİN, HAMANEY…
Ölüm kusmaya devam edecekler biz sustukça!
Ya haykırıp ses vereceğiz ya da onursuzca çocukların katlini seyredeceğiz.
Biz ses vermek için buradayız. Putin’e, “Elini Ortadoğu’dan çek!”
İran’a “Esed’i desteklemekten vazgeç!” uyarısını yapmak için buradayız.
“Esed gitmeli zulüm bitmeli” iradesini ortaya koymak için bu alandayız.
4 Nisan’da İdlib’de Esed canisinin ölüm makineleri tarafından kimyasal silahlarla çoğu çocuk 150’nin üzerinde insan katledildi.
İdlib ne ilktir; engellemezsek ne de son olacak. Hama’da, Halepçe’de, Halep’te yaptıklarını İdlib’de tekrar ettiler. İnsanlık,Baas rejiminin vahşetini boş gözlerle izledikçe, İran, Rusya ve Esed soykırımı da aşan vahşetlerine devam ediyor. Vahşetin üç atlısı, üç maymunu oynayan uluslararası toplumdan güç alarak vahşet galerisini büyütüyorlar. Esed’in yaşaması için kardelenleri kanla suluyorlar. Barış ve huzur güvercinlerini kanatlarından vuruyorlar.
Susmayacağız. Susarsak kalbimiz kurusun!
Başta Rusya ve İran olmak üzere rejimi destekleyen bütün unsurlar, son kimyasal katliamdan da, öncekilerden de Suriye rejimi kadar sorumludur.
Rusya, rejimin Doğu Guta’da gerçekleştirdiği kimyasal katliamdaki tavrını bugün de yineliyor. Esed’i ve rejimini temize çıkarmanın peşinde koşuyor. İran, Hama katliamında Hafız Esed’e verdiği desteği bugün de zulüm varisi Beşşar Esed’e vermektedir. İran, mazlum ümmetin Selahaddin’i olabilecekken, Brutus’u olmayı tercih etmiştir.
İnsanlık, vahşete karşı birleşip hem Rusya’yı ve İran’ı hem de Esed’i veto etmelidir..
“Suriye’nin Katili Esed İle Birlikte Küresel Emperyalizmdir”
Kimyasal hassasiyet ise koca bir kandırmacadan ibaret. Batının kimyasal tepkisi, 600 bin ölümü sıradanlaştıran şeytani kurnazlıktır.
Bizim için ölümlerin konvansiyonel veya kimyasal olması arasında fark yoktur. Bizim için aslolan “Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmektir” bakışıyla zulme direnmek, zalimi tarihin çöplüğüne göndermektir.
Biz, İdlib’e, Halep’e, Şam’a, Deraa’ya özgürlük ve adalet gelinceye kadar sözümüzü söyleyecek, sesimizi yükselteceğiz. “Bu haksız savaş, bu zulüm anaforu sona ersin; Baas rejimi bitsin,Esed canisi gitsin!” demeye devam edeceğiz.
“Suriye Halkı Sadece Rejime Değil, Gönüllü Şebbihaların Algı Operasyonlarına da direniyor”
Suriye’nin onurlu halkı, kadınları ve çocuklarıyla sadece Esed’e, Rusya’ya ve İran’a karşı değil Hizbullah, PYD, DAİŞ’e karşı da mücadele ediyor. Bunlarla da sınırlı değil, ABD’nin vahşet diplomasisine, İngiltere’nin ve AB’nin menfaatperestliğine karşı da direniyorlar.
“BM insanlığın Nuh’un gemisi olmayı değil, insanlığa karşı bir truva atı olmayı tercih etmektedir”
BM, İslam dünyasında kurulan sistematik kan tezgâhının hem sorumlusu hem de sürdürücüsüdür. Küresel vesayetin kurucu iradesi BM, taşıyıcı unsuru Güvenlik Konseyi’dir.
Filistin’e, Bosna’ya, Arakan’a göz kapatan vetolar bugün Suriye için sahaya sürülüyor. Güvenlik Konsey’i, insanlığın güvenliği için değil, kapitalizmin ve emperyalizmin güvencesi için varlığını sürdürüyor.
Bizler Büyük Memur-Sen ailesi olarak, katil Esed rejimini, katile ortaklık yapan Rusya ve İran’ı, DAİŞ’le mücadele adı altında Suriye halkını katleden ABD’yi, dilsiz şeytanlığı tescillenmiş uluslararası toplumu ve BM’yi, kendisini Esed ve ortaklarının zulümlerini örtmeye adamış gönüllü şebbihaları lanetliyoruz.
Memur-Sen olarak, çağın vicdanı olma sorumluluğunu omuzlarımızda taşımanın bilinciyle,yaptığımız yardımlar, eylemler, programlar ve dualarla Suriye halkını destekledik, desteklemeye devam edeceğiz.
Bugüne kadar yaptığımız gibi yine zulümleri ifşa etmeyi, zalimlerle hesaplaşmayı sürdüreceğiz.
“Esad gitmeli, zulüm bitmeli!” demekten vazgeçmeyeceğiz.
Suriye halkı özgürleşene kadar “Rusya ve İran, Suriye’den defol!” diye haykırmayı bırakmayacağız.
Bu katilleri ilk defa Suriye’de görmüyoruz. Biz bunları Haçlı seferlerindeki vahşiliklerinden tanıyoruz.
Biz bunları katliam ve yıkımlarla katlettikleri Endülüs’ten tanıyoruz. Biz bunları Amerika’da yerli halkı soykırımla yok edişlerinden biliyoruz. Milyonlarca Afrikalıyı köleleştirmelerinden, katletmelerinden biliyoruz.
Hiroşima’dan, Nagazaki’den, Çeçenistan’dan, Doğu Türkistan’dan, Kırım’dan, Vietnam’dan, Afganistan’dan, Filistin’den, Irak’tan, Ruanda’dan, Libya’dan, Cezayir’den biliyoruz.
Sadece zalimi tanımakla kalmıyoruz, zulümle nasıl başa çıkılır, onu da biliyoruz. Selahaddin Eyyubilerden, Nureddin Zengilerden, Kılıçarslanlardan, Ömer Muhtarlardan, Şeyh Şamillerden, Çerkez Ethemlerden, Sütçü İmamlardan biliyoruz. Evet, Çanakkalelerden biliyoruz.
Eğer Çanakkale geçilmez iradesini Suriye’ye taşıyamazsak daha uzun zaman çocuk tabutları taşımak zorunda kalacağız.
BM’den, AB’den, NATO’dan himmet beklemenin, kendi ellerimizle başımızı giyotine sokmaktan farksız olduğunu biliyoruz. O halde, Türkü, Kürdü,Lazı, Çerkezi, Arabıyla bir araya gelip;nasıl ki Çanakkale’de destan yazdıysak, nasıl ki 15 Temmuz’da işgal girişimini çöpe attıysak, coğrafyamızın ve insanlığın kanayan yaralarını da aynı ruhla saracağız.
O halde biliyor ve haykırıyoruz ki; ancak bir olursak, biz olursak başaracağız. Allah’ın ipine topluca sarılırsak kazanacağız. İşte o zaman çocuk tabutları değil, umut taşıyacağız dünyaya
Bu vesileyle, bir kez daha İdlib’deki kimyasal katliamı ve sorumlularını lanetliyoruz. Bu saldırıda hayatını kaybedenlere Rahmandan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyoruz. Ümmetimizin başı sağolsun.
İnnallâhe Azîzun Zuntikâm..(Muhakkak ki Allah Aziz’dir ve herkese yaptığının acısını tattırır!)
Kerem YILDIRIM
Memur-Sen Malatya İl Temsilcisi